DAKTİLO NEWS (Civan DEĞER) - İzmir’de çevre ve doğa savunucularından oluşan kalabalık grup Menderes ilçesinde altın arayan şirketleri kitlesel basın açıklamasıyla protesto etti.
ELODRADO isimli yabancı şirketin Menderes’te maden uğruna doğa ile beraber yaşamı zehirlendiğine dikkati çeken çevre savunucuları, dayatılan doğa katliamına izin vermemek için sonuna kadar direneceklerini dile getirdi. Altın madeninin çıkarıldığı alanda bir araya gelen çevreciler yaptıkları basın açıklamasından önce sloganlar atarak yürüyüş gerçekleştirdi. Jandarmanın oluşturduğu barikatlara rağmen basın açıklaması yapan çevrecilerin görüntülerini çeken bazı sivil şahıslarla yaşanan tartışmalar gerginliğe neden oldu.
Çevrecilerin uluslararası kapsamda yaptığı açıklamaya Yunanistanlı doğa savunucularından da destek geldi. Aynı saatte Yunanistan’da da eş zamanlı basın açıklaması yapıldı.
EGEÇEP’in (Ege Çevre ve Kültür Platformu) öncülüğünde gerçekleşen basın açıklamasına; Madencilik ve Savaşa Karşı Yunanistan – Türkiye Kıbrıs Kazma Bırak Kampanyası Uluslararası ve Türkiye Koordinasyonları, Türkiye İklim Adaleti Koalisyonu, Megali Panagia Mücadele Komitesi, Selanik Altın Madenciliğine Karşı Mücadele Komitesi ve İzmir’de bulunan çok sayıda çevre örgütü temsilcileri katılarak destek sundu.
Menderes ilçesinin dağlık alanı Efemçukurunda yapılan altın aramalarını protesto eden çevreciler adına basın açıklamasını okuyan EGEÇEP eşsözcüsü Baha Okar; “Türkiye'de 19’u aktif, 22 altın madeni bulunmaktadır. En az 20 altın madeni ise projelendirilmiş, lisanslanmış ve faaliyete geçmeyi beklemektedir. Sadece üç ay önce, 13 Şubat 2024’te, Kanadalı Anagold şirketine ait Erzincan İliç Çöpler Altın Madeni'nde siyanür barajı çöktü, 9 işçi enkaz altında kaldı ve siyanür Irak ve Suriye’den de geçen Fırat Nehri'ne karıştı. Eldorado Gold'un Türkiye'de iki altın madeni bulunuyor. Uşak Kışladağ ve İzmir Efemçukuru. 2006 yılında Kışladağ'da siyanür sızıntısı nedeniyle 1500 kişi zehirlendi, ancak kan örnekleri çalındığı için bunu kanıtlayamadık” dedi.
Nedense bu çok uluslu şirketlerin diğer suçlarını da kanıtlayamadıklarını ve bu şirketlerin yasalardan muaf tutulduğunun altını çizen Baha Okar, ancak Türkiye'de altına verilen değerin, insan ve hayvan hayatından, karbon emisyonlarından, kültürel değerlerden, insanların geçim ekonomisinden daha fazla olduğunu, altın uğruna bunların hiçe sayıldığını belirtti.
Bütün bunlardan dolayı altın madenciliğine karşı mücadele ettiklerini hatırlatan Okar, Efemçukur’unda ise altın madeni İzmir’in su kaynaklarının yanı başında yer aldığını, İzmir’in içme suyunun yaklaşık %40’ını karşılayan Tahtalı Barajının koruma alanı sınırında yer aldığını kaydetti.
Madencilik uğruna binlerce canlı organizma ile beraber insanın yaşam hakkının gasp edildiğini ifade eden Okar şöyle dedi:
Yaklaşık 200 bin kişinin içme suyunu karşılamak için planlanan Çamlı Barajı’na su sağlayacak derelerin ise mutlak koruma alanı içinde yer alıyor. Bu yüzden şimdiye dek Çamlı Barajı yapılamadı. İzmir’in suyu, Marmara Gölü’nü kurutmak pahasına ta Manisa’dan Gördes’ten getirildi. İzmirli bu yüzden Türkiye’nin en pahalı suyunu tüketmeye mahkûm bırakıldı. Bilimsel çalışmalar sonucunda, Efemçukuru maden işletmesinin, iddia edildiği gibi siyanür kullanılmıyor olsa bile, ağır metal kirliliği yaratacağı, sadece bölgenin yeraltı ve yerüstü su kaynaklarını kirletmekle kalmayacağı, yörenin bitki ve orman örtüsüne zarar vereceği, bölgede uygulanan ekolojik tarımı sona erdireceği, kısacası ekolojik ve toplumsal bir yıkıma yol açacağı raporlarla tespit edildi. Ne yazık ki köylülerimiz bunun sonuçlarını kuruyan ağaçlarda, gelişen hastalıklarda gözlemeye başladı bile. Eldorado Gold’un altın ve kâr hırsı sınır tanımıyor. Ege’nin karşı kıyısında, Yunanistan’da Şirket ekonomik krizi fırsat bilerek sömürgeci bir sözleşme elde etti, polis ve yargı desteğine sahip oldu. Ayrıca iş gücünün bir kısmını, direnişi bastırmak için kullandı. Halkidiki'de milyonlarca ton asbest içeren toksik toz salacak bir açık maden planlıyor. Büyük bir orman ve dağ alanını yok ederek, su kirliliği ve su kaybına ve arkeolojik sit alanlarının yok olmasına neden oldu. Eldorado, ayrıca Hollanda ve Barbados Adaları üzerinden bir vergi kaçırma düzeni kurdu. Yunanistan'daki son felaket sel baskınları, Eldorado'nun inşa edeceği devasa atık barajlarının kolayca çökebileceğini kanıtladı. Ayrıca, deprem bölgesinde bu kadar büyük toksik barajlar inşa etmek çılgınlıktır. Şirket, işsizlik oranının yüksek olduğu bir bölgede, emekçilerin iş ihtiyacını sömürerek yerelden destek topladı. Şimdi tüm izinleri aldıktan sonra, madencileri 12 saatlik işgününe zorlayarak saldırıya geçti! Egenin iki yakasında da, toprağımızın zenginliği doğası ve insanlarıdır. Eldorado her ikisini de yok ediyor. Bu yüzden Eldorado'yu kovmak, bölgeye verdiği zararı onarıp yeniden canlandırmak ve madencilikten uzak, insanları ve doğayı kârın üstünde tutan bir yön çizmek için mücadele ediyoruz. Bizler Eldorado Gold’a ve tüm diğer maden şirketlerine karşıyız.
‘Madencilik ve sömürge’
* Yerel ekosistemleri ve devasa alanları kirleten ve yok eden, çalışanların ve yerel halkın sağlığını tehlikeye atan ve aynı zamanda iklim krizine önemli ölçüde katkıda bulunan madenciliğe karşıyız. Üstelik iklim krizinin şiddetlendirdiği aşırı hava koşulları nedeniyle, madencilik yapılan tüm alanlar sel gibi büyük felaketlerin riski altında.
* Kâr, "gelişim" ve "yatırım" adına tüm bölgeleri madencilik şirketlerine sömürge şartlarında teslim eden, çevre ve işçi koruma önlemleri üzerinde neredeyse hiç kontrol sağlamayan hükümetlerimizi kınıyoruz.
* Doğa ve yaşam için mücadelesinde hükümetler, şirketler, polis ve yargı arasındaki yakın işbirliği aracılığıyla baskılara maruz kalan tüm hareketlerle dayanışma içindeyiz.
* Madencilikle mücadele aynı zamanda savaşa karşı bir mücadeledir. Derinleşen ekonomik kriz, enerji kaynakları ve ham maddeler üzerinde egemenlik mücadelesi, silahlanma yarışı ve milliyetçi çatışmaların şiddetlenmesi gibi jeopolitik rekabetleri körüklüyor. Bugün bölgemizde gittikçe daha fazla savaşın dehşetini hissediyoruz. Dünya genelinde askeri çatışmaların yoğunlaşacağı genel bir dönemin eşiğindeyiz. Toprağı, denizi ve havayı paylaşan halklar düşman değildir. Bölünecek hiçbir şeyimiz yok, savaşmak ve silahlara, şirketlerin kâr hırsına yem olmak istemiyoruz. Kapitalistlerin ve hükümetlerinin çıkarlarına karşı bizim silahımız, halkların ortak mücadelesi ve dayanışmasıdır!